Pandemi sigara içme oranlarını yarı yarıya azalttı

9 Şubat Dünya Sigarayı Bırakma Günü kapsamında bilgilendirmelerde bulunan Prof. Dr. Cüneyt Ulutin, 'Sigarayla mücadele kapsamında alınan tedbirlerden sonra Covid-19 virüsünün de etkisiyle sigara içme oranları neredeyse yarı yarıya azaldı' dedi.

Pandemi sigara içme oranlarını yarı yarıya azalttı

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye de toplumsal sağlığı korumak amacıyla sigara ile mücadeleye devam ediyor. Gerek sigara içme alanlarının azaltılması ve sigara vergilerinin arttırılması gerekse de verilen eğitimler ve düzenlenen kampanyalarla her yıl bir önceki yıla göre sigara içme oranları düşüyor. Bu anlamda farkındalık oluşturmak amacıyla da 9 Şubat, Dünya Sigarayı Bırakma Günü olarak adlandırılıyor.

Geçen yıl başlayan ve hala daha etkilerinin devam etmesiyle tüm dünyanın gündemi olan Covid-19 virüsü yaşattığı olumsuzluklara rağmen sigara içme oranlarının düşmesine de vesile oldu. İçme oranlarının pandemi öncesi ve sonrası olarak ayrılması gerektiğinin altını çizen İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cüneyt Ulutin, “Zaten konulan yasaklar ve sigaraya getirilen ekstra vergiler, oranları düşürmeye başlamıştı. Fakat özellikle pandemiden sonra Türkiye’deki sigara tüketicilerin sayısı neredeyse yüzde 50 azalma gösterdi” dedi.

"PANDEMİ SİGARAYI BIRAKMADA AVANTAJLAR SAĞLADI"

Pandemi dönemi zorunlu kullandığımız maske kullanımına engel olmamak ve sigara kullanıcıların virüse yakalanma riskinin daha fazla olmasından dolayı içme oranlarında düşüş yaşanmasına sebep olduğunu ifade eden Prof. Dr. Cüneyt Ulutin, “Türkiye’deki sigara tüketicilerin sayısı pandemiden sonra neredeyse yüzde 50 azalma gösterdi. Zaten sigara içme alanları azaltılmıştı. Üstüne dışarıda takmak zorunda olduğumuz maskelerle ve sigara içenlerin Covid’e yakalanma riskinin daha fazla olması bilinciyle insanlarımız bu alışkanlığını bırakmaya başladı. Sonuçta sigara kullanıcıları virüse yakalanması durumunda hastalığı daha ağır geçiriyor. Bu yüzden pandemi döneminde sigaradan vazgeçme yönünde bir takım avantajlar sağlandı” şeklinde konuştu.

ÖNCELİKLE HEDEF ÇOCUKLAR OLMALI!

Hala daha oranların istenilenden çok daha yüksek olduğunu ifade eden Prof. Dr. Cüneyt Ulutin özellikle çocuklarda içme oranlarının çok düşük olduğuna dikkat çekti. Her 4 kişiden birinin sigara içtiğini ve sigaraya başlama yaşının 13-14’ e kadar indiğini vurgulayan Cüneyt Ulutin açıklamalarına şöyle devam etti;

“Sigara bağımlılığın önüne geçebilmek için öncelikli hedefimiz çocuklarımız olmalı. Çünkü onlar bizim geleceğimiz. Amerika da zamanında sigara içme oranlarının artması dolayısıyla 2000’li yılların başından itibaren sıkı bir program uyguladı. İnsanlar üzerinde yapılan ırkçılık ayrımı gibi sigara içenlere de ikinci sınıf insan muamelesi yaptılar. Bunun dışında özellikle gençlere sigaranın ne kadar kötü bir şey olduğunu göstermeye çalıştılar. Sigara içen grupların dezavantajlı olduğunu ve toplum tarafından dışlandığına dair bilinçlendirme çalışmaları ve kampanyalar düzenlediler ve sonuç olarak başarıya ulaştılar.”

“Bizler de sigarayı bıraktırmak için öncelikle ailelerden başlamalıyız. Okullarda gereken eğitimleri sağlayarak bu durumu kontrol altına alabiliriz. Diğer yandan biliyoruz ki akran eğitimi çok önemli çünkü sigarayı ilk defa kullanma, yapılan araştırmalara göre genellikle bir arkadaşın ‘bir kere denemekten ne çıkar’ demesiyle başlıyor. Dolayısıyla akran eğitimleri, akranların okul içerisinde Yeşilay aktiviteleri ile daha fazla bilgilendirilmesi ve bunun zararlarının sadece sağlıkla ilgili olmadığını ailelerine ve ekonomilerine de ucunun dokunacağını ve bu bilincin de herkese yerleştirilmesi gerektiğini anlatarak başarıyı sağlayabiliriz. Çünkü ergenler ve çocuklar bizim hedef kitlemiz olmalı. Eğer ergen dönemde buna karşı tedbirleri alırsak daha başarılı oluruz.”

KADIN SİGARA KULLANICILARI; DOĞUM KONTROL HAPLARINA DİKKAT!

Sigaranın sağlık açısından birçok zararı olduğuna ve bu anlamda bilgilendirmelerin ve uyarıların her zaman yapılması gerektiğinin altını çizen Cüneyt Ulutin, ek olarak kadın sigara kullanıcıları doğum kontrol hapları konusunda uyardı. Ulutin sigaranın en büyük özelliğinin kanser yapıcı olduğuna dikkat çekerek, “Mesane kanseri gibi kanserlerde sigaranın yüzde yüz ilişkili olduğu gösterilmiştir. Bunun dışında akciğer kanseri, kadınlarda yumurtalık ve rahim kanseri gibi rahatsızlıklar sigara tüketen bireylerde daha fazla ortaya çıkıyor. Özellikle cinsiyet ayrımı yapmaksızın mide, yemek borusu ya da ağız kanserlerini kesinlikle artırıyor. Tabi sadece kanser olarak değil kalp damar sistemimiz üzerinde de olumsuz etkisi var. Özellikle kadınlarımızı uyarıyorum. ‘Daha gencim sigarayı bırakırım’ demesinler; sigara tüketirken aynı zamanda doğum kontrol hapları gibi haplar kullanıyorlarsa bu onların kalp-damar sistemlerini daha çok yaşlandırıyor. Ayrıca obeziteye de sebep olabiliyor. Diğer yandan, sadece kadınları ilgilendirmediği gibi ileri dönemde damar tıkanıklarından dolayı kol bacak kesilmesi gibi sorunlara da rastlıyoruz. Yine şeker hastalarının sigara kullanmaları onların damarlara bağlı görünen gözdeki, böbrekteki ya da geç yara iyileşmesi gibi problemlerini arttırmakta” dedi.

"CİĞERLER ON YILDA ZOR TOPARLIYOR!"

Sigaranın özellikle ciğerlere verdiği tahribatın çok fazla olduğuna hatta bırakılsa bile 10 yılda bile ancak toparlanabileceğini söyleyen Ulutin, “Diğer yandan akciğere etkileri de oldukça fazla. Sigaraya bıraksanız da sigaranın vermiş olduğu tahribatın tamamen yok olması mümkün değil ama en azından bir 10 yıllık süreçte kendini toparlayabiliyor. Bu da yine ne kadar uzun süre ve ne kadar sıklıkla içildiği ile doğru orantılı. Mesela, günde bir paket içmiş bir kişi sigarayı bıraktığı takdirde en az 10 yıl sonra zararlı etkilerinden kurtulabileceğini biliyoruz. Ayrıca hastalıklar ortaya çıktıktan sonra sigara bırakılsa bile maalesef çok iyi geri dönüşler alamıyoruz. Dolayısıyla sigara içerken bunun geri dönüşünün olmadığını da bilmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Psikolojik bağımlılığı diğer uyuşturucu maddelerden daha fazla
Sigara bağımlılığının diğer uyuşturucu maddelerden daha fazla psikolojik bağımlılığı olduğunu ve bu yüzden de verilecek olan mücadelenin daha fazla olduğunu hatırlatan Ulutin, “Sigara bağımlılık yapma açısından tehlikeli bir madde. Bağımlılık yapıcı maddeler arasında psikolojik bağımlılığı en yüksek olduğu gruplardan biri olarak sayılabilir. Tehlikeli uyuşturucu maddeler de bile psikolojik bağımlılık düzeyi bazen sigaradan daha az. Fizyolojik olarak sigara bağımlılığı 3 ay. 3 ay temiz kalırsanız eğer siz bağımlılığı vücudunuzdan temizlemiş oluyorsunuz. İşte bu 3 ay dirençli olarak iradeli davranmak sizi ve sevdiklerinizi kurtaracaktır” dedi.

BIRAKMAK İSTEYENLERE BİTKİSEL ÇÖZÜMLER

Sigarayı bırakmak isteyenler için de tavsiyelerde bulunan Ulutin ayrıca bu sürece destek olabilecek bitkilere de örnekler verdi. Ulutin, “Her şeyden önce kesin kararımızı verip harekete geçmeliyiz. Piyasada satılanlar ya da doktorlar tarafında yazılan ilaçlarla da çok rahat sigarayı bırakmak mümkün. Fakat eğer ilaç kullanmadan bırakmak istiyorsanız o zaman sigaranın bazı etkilerini azaltmak amaçlı bitkisel kökenli materyaller ya da maddeler kullanılabilir. Örneğin sigarayı bıraktığınızda sinirlilik ve çabuk öfkelenme gibi problemler yaşayabiliyoruz. Aynı zamanda uykusuzluk gibi durumlar da olabiliyor. Burada kullanabilecek olanlardan biri sarı kantaron otu. Bunun çayını içebilir ya da piyasadaki bitkisel haplarını kullanılabilirsiniz. Ya da kava kava dediğimiz yine sakinleştirici özelliği olan bir bitkimiz var. Aynı zamanda kedi otu kökü var. Tabi bu bitkilerin kullanılması konusunda da dikkatli olmak lazım. Yine bitkisel kökenli, özellikle gece kullanılabilecek passiflora dediğimiz bir bitkimiz var. Sigarayı bıraktıktan sonra mide kazınması, açlık hissi ya da bir şeyler tüketmek gibi bir his oluşturuyor. Çünkü sigara ister istemez iştahı baskılarken bu etki kalkınca insanlar genelde sigara bıraktıktan sonra kilo alıyor. Bunun için de yemeklerden 1-1 buçuk saat ya da vaktimiz yoksa yarım saat de olabilir, krom türevleri, ister doğal ister ilaç şeklinde, bu isteği bastıracaktır. Kişi abur cubur yemekten uzak duracaktır. Kromlar köklü yumrulu bitkilerin içinde var ama Türkiye topraklarında kromun çok fazla olduğunu söylememiz mümkün değil. Yine de turp, alabaş, vezir turpu dedikleri turp türlerinde nispeten krom diğer gıdalara göre daha fazla. Eğer hap vasıtasıyla alınmıyorsa bu şekilde turp türlerini tüketerek krom ihtiyacını karşılayabilirler” önerilerinde bulundu.
 

CİĞERLER İÇİN BOL SU!

Son olarak da ciğerlerdeki tahribatı azaltmak adına bol su tüketilmesi gerektiğini söyleyen Ulutin, “Ciğerlerin temizlenebilmesi için bol su çok önemli. Bir de doğal yöntemlerle yapılmış bağışıklığı da arttıran pekmez ya da ıhlamur karışımları, bal ile birlikte çay olarak tüketildiğinde ciğerlerde biriken iltihapların atılmasını sağlayacaktır. Ama en güzeli bol su içmek” diyerek sözlerini sonlandırdı.

Haber Detay Görseli