Zirvede, Tarım ve Hayvancılık tartışıldı
'Sürdürülebilir Bölgesel Kalkınmada Sürdürülebilir Gıda, Tarım ve Hayvancılık' ana temalı Doğu Anadolu 1. Gıda Tarım ve Hayvancılık Zirvesi gerçekleştiriliyor. 2 gün sürecek program bugün itibariyle son bulacak.
‘Sürdürülebilir Bölgesel Kalkınmada Sürdürülebilir Gıda, Tarım ve Hayvancılık’ ana temalı programla Ülkemizin Gıda Tarım ve Hayvancılık konusunda dünyada söz sahibi olması için neler yapılması gerektiği konuşuldu. Çeşitli firiklerin ortaya konulduğu programda gün boyu akademisyenler, tarım ve hayvancılık konusunda uzman kişiler ve tarımla uğraşanlar karşılıklı soru cevap şeklinde gün boyu tartıştı. Akgün otelde düzenlenen programda Vali Çetin Oktay Kaldırım, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Mehmet Hadi Tunç, Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) Başkan Yardımcısı Yıldıray Gencer, Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Turan Karahan, sivil toplum kuruluş başkanları, şube müdürleri ve çok sayıda vatandaş katıldı.
‘BU SADECE İLİMİZ İÇİN DEĞİL ÜLKE TARIMIMIZ İÇİNDE BİR REHBER OLACAKTIR’
Programın ana teması hakkında açılış konuşmasını yapan Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Turan Karahan, “Elazığ ilimiz iklimi coğrafik yapısı ve toprak yapısı itibariyle bölgenin önemli şehirlerinden biridir. Aynı zamanda tarımsal potansiyeli, hayvan varlığı ve mera alanlarıyla özellikle 3 tarafının sularla çevrili olması münasebetiyle tam anlamıyla bir tarım ve hayvancılık yeridir. En önemlisi de sahip olduğu bu potansiyeli sürekli geliştirme ve artırmaya sahip olmasıdır. Bünyesinde barındırdığı bu özellikler nedeniyle öküzgözü üzümünden ve boğazkere üzümünden yıllık 85 bin ton civarında üretim sağlamaktadır. Bakanlığımızın ilgili kuruluşu TKDK tarafından desteklenen 5 milyon kapasiteye ulaşmış olan kanatlı sektörümüz var. Bunun yanında Alabalık üretimi yıllık 17 bin ton üretimle içi sularda Türkiye birincisidir. Ağın leblebisi, Baskil kayısısı, Şavak tulum peyniri, Bademi, ceviz ve kiraz gibi ürünler açısından ayrı bir öneme sahiptir. Düzenlediğimiz bu zirvede tüm paydaşların ortaya koyacağı bilgi birikimi, tecrübe paylaşımı ve önerileri doğrultusunda sadece ilimiz için değil bölge illerimiz ve ülke tarımı için bundan sonraki süreçte oluşturulacak eylem planlarından bir rehber niteliğinde olacaktır. Çünkü bu zirvenin sonunda ortaya konulan bütün çalışmalarla ilgili bir sonuç raporu hazırlanacak ve bütün paydaşlara gönderilecektir” dedi.
‘GIDA FİYAT ENFLASYONUN EN YÜKSEK OLDUĞU ÜLKELER ARASINDAYIZ’
Programın öncelikle ilimiz ve ülkemize hayırlı olmasını temenni eden MÜSİAD Elazığ Şube Başkanı Hasan Uzun ise, İnsanoğlunun beslenme ihtiyacına cevap vermenin yanında istihdama sağladığı katkı itibariyle kırsal kalkınmanın itici gücüde bulunmaktadır. Dünya nüfusunun beşte birinin iş sağlayan tarım sektörü ülkemizde iş gücünün yüzde 22’sini istihdam etmektedir. Sektörün ekonomik ve sosyal ehemmiyetin yanında stratejik boyutu da öne çıkmaktadır. Hızla artan ve 2050 yılında 9 milyara ulaşacağı tahmin edilen dünya nüfusu gıda üzerinde tarım baskısı oluşturmaktadır. Birleşmiş Milletler gıda tarım örgütü tarafından yayınlanan gıda fiyatları endeksi son on yılın içinde yüzde elli oranında bir artışa işaret etmektedir. Gıda fiyatlarının enflasyonunun en yüksek olduğu ülkelerin arasında ülkemizde bulunmaktadır. Katma değerinin yüksek sektörel döngüyü hedeflemeliyiz. Üretim verimliliğinin artırılması ve ürün kalitesinin yükseltilmesiçiftçinin refahını yükseltmesiyle olabileceğine inanıyorum. Sektörde büyümeyi etkileyen diğer bir kritik unsur ise ölçek büyüklükleridir. Toplulaştırma işleminin ivedilikle bitirilmesi gerekmektedir. Ülkemizde tarımsal ölçek büyüklüklerinin sınırlı oluşu üretim verimliliğinin yansıra sektörde ARGE yatırımlarının istenen seviyeye ulaşmasında belirleyici olmaktadır. Ülkemiz ARGE çalışmaları kapsamında gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında bayağı geri planda olduğunu görmekteyiz. Umarım bu programdan sonra farkındalığı oluşturabiliriz. Özellikle tanıtım içine bu program çok önemli bir yere sahiptir” açıklamalarında bulundu.
‘KALİTELİ ÜRÜNLER İÇİN KALİTELİ TOHUMLAR ŞART’
TÜRKTOB Başkan Yardımcısı Yıldıray Gencer ise, “Doğu Anadolu Gıda Tarım ve Hayvancılık zirvemizin hem ülkemiz hem de bölgemiz ekonomisi tarımına katkılar sağlamasını temenni ediyorum. Bilindiği üzere dünya da en önemli şey gıda ve gıdaya ulaşımdır. Maalesef artık dünyada her geçen gün nüfus artarken ekilebilir topraklar azalmakta. Bizim 2050 yılında artan nüfusu sağlıkla besleyebilmemiz için birim alanından daha yüksek üretim ve verim elde etmek zorunluluğumuz var. Bu yüzden tohumculuk sektörü olarak bizlere de çok büyük görevler düşüyor. Birim alanından daha verimli ve kaliteli ürünler elde etmek için kaliteli tohumlukları ve verimli tohumlukları üretmek zorunluluğumuz var. Bu anlamda bakanlığımızla birlikte bunun için bir gayret ve çaba içerisinde çalışmalarımıza devam ediyoruz.Ülkemizdeki tohumculuk cumhuriyet döneminde başlar bugün TİGEM tarım işletmeleri genel müdürlüğü olarak bilinen ama daha önce devlet üretme çiftlikleri vasıta ile geliştirilen ama 1963 yılında ilk kanunu çıkan bir sektördür. 1985 yıllarına kadar devletin kontrolünde olan tohumculuk sektörü rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın tohumculuğu hibeli etmesi ve serbest bırakması ile birlikte özel sektör yatırımları başlar. 1985’li yıllarda 3 adet tohum firması günümüzde 800’lü sayılara ulaşmış durumdadır.85’li yılarda özel sektöre yatırım yapması ile başlayan tohumculuk yatırımları ve hareketleri 2004 - 2006 yılında çıkan 5550 sayılı tohumculuk kanunu ile Türkiye tohumcular birliğinin kurulmasına vesile olmuş ve bu tarihten sonra tohumculuk sektörü bir birliktelikle faaliyetlerine devam etmeye başlamıştır.
‘DÜNYANIN BÜYÜK BİR TARIMSAL ÜLKESİYİZ’
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Mehmet Hadi Tunç da, “Tarım Bakanlığımız Türkiye'de faaliyet alanı itibariyle en geniş ve faaliyet alanı en fazla olan bakanlıktır.Yaklaşık bin 600 civarında faaliyet alanımızda birinci sıradayız. Tarım alanlarını yönetirken 80 milyon tüketicinin ihtiyaçlarını dikkate alarak tarımsal üretimi planlamak gibi bir mecburiyetin içindeyiz. Milli Tarım projesi ve havza bazlı desteklenmesiyle tarımı düzgün bir şekilde planlayıp en iyi şekilde yönetmek gibi bir noktada çalışmalarımız devam ediyor. Tarımsal faaliyetler yaparken birincisi altyapı hizmetleri ikincisi bitkisel üretim üçüncüsü hayvansal üretim dördüncüsünde kırsal kalkınma desteklerimiz olarak birkaç alana bölmek istiyoruz. Altyapı hizmetlerinde tarımsal alanlar parçalanmak suretiyle bakanlığımız yaklaşık 14 milyon dekar alanda toplulaştırma yapmak suretiyle parçalı arazileri yeniden bütünleştirmenin çalışmalarını yapıyoruz. Şuana kadar 5 milyon hektar alanda arazi toplulaştırması tamamlandı. 2 milyon hektarda çalışmalarımız devam ediyor. 14 milyon hektarı 2023 yılına kadar tamamlayacağız. Biz tarımsal üretim itibariyle dünyanın büyük bir tarımsal ülkesiyiz. Tarımsal arazi büyüklüğü itibariyle dünyanın 21. büyük ülkesi olmamıza rağmen tarımsal faaliyetle tarımsal üretim açısından dünyanın 7. büyük ülkesi konumundayız. Sahip olduğumuz kaynakları en iyi şekilde yöneten ve üreten bir ülke konumundayız.
‘BİZ DÜNYANIN İLK 10 BÜYÜK ÜLKESİNDEN BİRİ OLMAK İSTİYORUZ’
Dünyanın ekonomi politiği değiştiğini belirten Vali Çetin Oktay Kaldırım da, “Ekonomi sanayileşme ile birlikte 1980'li yıların sonunda doğudan batıya doğru kaymıştı. Şuanda ise tekrar batıdan doğuya doğru ekonomide bir kayma görüyoruz. Ülke olarak biz bunun merkezinde bulunuyoruz. Yeni aktörler, ülkeler, bölgeler ve şehirler ortaya çıkmaya başladı. Bunlar yeni oyuncu olarak dünya arenasında uluslararası politikada yer almaya başladılar. Bizimde bunu çok iyi değerlendirmemiz gerekli. Biz hedefleri ve stratejik hedefleri olan büyük bir ülkeyiz. Biz dünyanın ilk 10 büyük ekonomisine girmeyi hedefleyen bir ülkeyiz. Doğuda ekonomide yükselen ülkeler var. Buna nispeten düşüşte olan ülkeler var. Bazı ülkelerin dünya ortalamasında payı düşmekte bazılarınınki de yükselmekte. Bu ülkelerden biride biziz. İnşallah yakın zamanda dailk 10’a girip dünyada önemli bir yerde olacağız. Biz bu hedefleri koyduk ve hedeflerimize doğru çok iyi yürüyoruz. Dünyada bir globalleşme var. Globalleşmede yerelleşme. Dolayısıyla bunuda iyi okumamız lazım. Zira globalleşmeuluslararası şirketleşmeyi ortaya çıkarırken yeri geldiğinde de yerel firmalar, markalar çok önemli hale geliyor. Geleneksel değerinizi çok iyi değerlendirdiğinizde biranda dünya gündemine uluslar arası bir marka olarak girmeyi hak kazanabiliyorsunuz. Bunun dünyada birçok örneği var. Bu program hem ülkemiz hem de ilimiz için çok büyük bir öneme sahiptir” açıklamalarında bulundu.