Elazığlılar'ın kökeni ne? Elazığ şehri ne zaman kuruldu?
Elazığ'ın hikâyesi sanılanın aksine Urartularla değil, 1834 yılında Harput'un sarp kayalıklarından 'Mezra' denilen bağlık düzlüğe inilmesiyle başladı bugün binlerce yıllık bir mirası omuzlayan bu 'genç' şehir, Harput'un delikanlılık kültürüyle modern Türkiye'nin dinamizmini aynı potada eritiyor. Detaylar haberimizde.
Elazığ denince çoğumuzun aklına o binlerce yıllık Harput Kalesi gelir. Ancak aslında 'Elazığ' dediğimiz bugünkü şehir merkezi ile kadim Harput, tarihsel olarak bambaşka iki hikyeye sahip. Birçok hemşehrimiz, Elazığ'ın tarihini Urartularla başlatsa da bugünkü modern şehrin temelleri aslında çok daha yakın bir tarihte, 19. yüzyılın başında atıldı.
Harput başka, Elazığ (Mamuratülaziz) başka
Haberimizin merkezindeki asıl soru şu: Bu şehir ne zaman kuruldu? Akademik çalışmalarda, özellikle Prof. Dr. Mesut Aydın'ın bölge üzerine yaptığı incelemelerde, modern Elazığ'ın kuruluş yılı olarak 1834 tarihi işaret edilir. O dönemde Sivas Valisi olan Reşid Mehmed Paşa, Harput'un dik yokuşlarından ve lojistik zorluklarından sıkılarak idari merkezi bugünkü düzlüğe, o zamanlar sadece bağlık olan 'Mezra' mevkine indirdi.
Yani aslında şehir merkezi, Harput'un binlerce yıllık mirasının üzerine kurulmuş 'genç' bir yerleşim yeridir. 1867 yılında Sultan Abdülaziz'in tahta çıkışının anısına şehre verilen 'Mamuratülaziz' ismi, zamanla halk arasında Elaziz ve nihayetinde 1937'de Elazığ'a dönüşmüştür.
Peki, Elazığlılar'ın kökeni ne?
Bölgenin insan yapısı, bir oya gibi işlenmiş farklı kültürlerin harmanından oluşuyor. Tarihçi Nurettin Ardıçoğlu'nun Elazığ tarihi üzerine bıraktığı eserlere baktığımızda, bölgenin tam bir 'kültür mozaiği' olduğunu görüyoruz.
Elazığ'ın yerli halkı, ağırlıklı olarak Anadolu'ya giriş yapan Türkmen boylarının (Afşar, Bayat, Beğdili gibi) bu verimli ovaya ve Harput çevresine yerleşmesiyle şekillenmiştir. Ancak bölge sadece Türkmenlerden ibaret değil. Yüzyıllarca bu topraklarda Türkler, Ermeniler ve Kürtler bir arada yaşamış, bu çok kültürlülük şehrin müziğine, mutfağına ve ağzına sinmiştir. Özellikle Harput musikisindeki o derin hüzün ve zenginlik, bu farklı dillerin ve kültürlerin birbirine değmesiyle ortaya çıkmıştır.
Yerel hafızada 'Harputlu' olmak
Akademik veriler bize şehrin 1834'te kurulduğunu söylese de Elazığlılık kimliği aslında Harput'un o mağrur duruşuyla beslenir. Bugün kendisini 'Gakgoş' olarak tanımlayan hemşehrilerimiz, aslında Harput'un o eski delikanlılık ve kardeşlik (kardeş-keko) kültürünü modern Elazığ'a taşıyan kuşakların temsilcisidir.
Harput'tan Mezra'ya: İlk iniş ve mahallelerin doğuşu
1834'teki resmi kararın ardından Harput'un köklü aileleri için zorlu bir karar süreci başladı. Binlerce yıllık taş konakları bırakıp 'Mezra' denilen o sulak, sazlık ve bağlık düzlüğe inmek kolay değildi. Prof. Dr. Mesut Aydın'ın kayıtlarında belirttiği üzere, ilk yerleşimler bugünkü İzzetpaşa ve Sarayatik çevresinde yoğunlaştı.
Şehrin ilk mahalleleri kurulurken, Harput'taki komşuluk kültürü de aynen aşağıya taşındı. Örneğin; Harput'un meşhur mahalle sakinleri, yeni kurulan 'Mamuratülaziz'de bir araya gelerek bugün hl isimlerini yaşattığımız sokakların ve semtlerin temelini attı.
'Gakgoş' kültürünün taşınması
Yerel tarihçi İshak Sunguroğlu, Harput Yollarında isimli eserinde bu göçü sadece bir yer değişimi değil, bir kültürün nakli olarak anlatır. Harput'taki 'Ahi' geleneği, o delikanlılık ve yardımlaşma ruhu, yeni şehrin çarşılarına ve sokaklarına sindi.
İnişle birlikte Elazığ'ın ilk simge yapıları da yükselmeye başladı. Hükümet Konağı, İzzet Paşa Camii ve askeri kışlalar, şehre bir 'merkez' kimliği kazandırdı. Eskiden sadece yazları gidilen bağ evleri, artık 12 ay yaşanılan kalıcı yuvalara dönüştü.
Şehrin köşe taşları: O meşhur aileler
Harput'un eşraf aileleri; ulemadan tüccarına kadar bu yeni şehre sadece eşyalarını değil, kütüphanelerini, musikilerini ve o meşhur mutfak kültürlerini de getirdiler. Bugün Elazığ ağzında hl yaşayan o nüktedan ve vakur üslup, aslında Harput'un yüksek kayalıklarından bu ovaya miras kalmış bir sesleniştir.
Elazığ, dünyada eşine az rastlanır bir 'taşınma' hikyesidir. Bir şehir düşünün ki; tepedeki kadim hafızasını alıp, aşağıdaki düzlükte modern bir gelecek kurmuş olsun. Bugün Gazi Caddesi'ndeki her adımımızda, aslında Harputlu bir dedenin 190 yıl önce kurduğu hayalin üzerinde yürüyoruz.