1834'ten önce Elazığ'ın bugünkü şehir merkezinde ne vardı?

Bugün binaların yükseldiği Elazığ merkezinde, 190 yıl önce sadece Harputluların yazlık bağ evleri ve uçsuz buçaksız bahçeleri vardı 1834'te Reşid Mehmed Paşa'nın 'Mezra' denilen bu düzlüğe askeri kışlayı kurmasıyla başlayan süreç, koca bir sancağın dağın tepesinden ovaya inen kaderini belirledi. İşte Elazığ Online'den bir araştırma haberi daha.

1834'ten önce Elazığ'ın bugünkü şehir merkezinde ne vardı?

Bugün Gazi Caddesi’nde yürürken ya da Öğretmenevi önünde buluşurken aslında asırlık bir bağın, geniş bir meyve bahçesinin üzerinde durduğunuzu hiç düşündünüz mü? Elazığlıların "Aşağı Şehir" dediği, bugünkü modern merkezimiz, 1834 yılına kadar Harput’un gölgesinde bir dinlenme yeri, bir kışlaktı. Peki, o meşhur "iniş" kararı alınmadan önce buralarda hayat nasıldı?

Bir şehir yokken "Mezra" vardı

Tarihi kaynakları karıştırdığımızda, 1830’lu yılların başına kadar bugünkü şehir merkezinin "Mezra" adıyla anılan, Harputlu ailelerin yazlık olarak kullandığı sulak bir alan olduğunu görüyoruz. Akademik literatürde, özellikle Prof. Dr. Mesut Aydın’ın bölge üzerine yaptığı çalışmalarda belirttiği gibi; burası o dönemde yerleşik bir şehir dokusundan ziyade, Harput’un gıda ihtiyacını karşılayan bağlık, bahçelik ve tarlalardan ibaretti.

Harput’un o sarp kayalıkları savunma için ne kadar elverişliyse, ticaret ve tarım için de bir o kadar zordu. Bu yüzden Harput halkı, kışın kalede kalır, yaz gelince bugün üzerinde binaların yükseldiği bu bereketli düzlüğe inerdi. Merhum gazeteci-yazar Fikret Memişoğlu’nun o eşsiz üslubuyla kaleme aldığı yerel yazılarda da betimlediği gibi; Mezra mevkii, Elazığ’ın asıl yerleşim merkezi olmadan önce, sadece kuş seslerinin duyulduğu, suların gürül gürül aktığı bir sayfiye yeriydi.

Reşid Mehmed Paşa ve "İniş" kararı

Peki, bin yıllık Harput’tan neden vazgeçildi? Bu sorunun cevabı Osmanlı’nın modernleşme sancılarında gizli. 1834 yılında Sivas Valisi Reşid Mehmed Paşa, bölgedeki asayişi sağlamak ve askeri bir karargah kurmak için en uygun yerin bu düzlük (Mezra) olduğuna karar verdi.

Tarihçi Nurettin Ardıçoğlu’nun aktardığı bilgilere göre, Harput’un dik yokuşları ordunun hareket kabiliyetini kısıtlıyor, su sıkıntısı ise büyüyen nüfusa cevap veremiyordu. Paşa’nın Mezra’da kurduğu askeri kışla ve ardından gelen hükümet konağı, bugünkü Elazığ’ın ilk harcı oldu. Yani şehir, bir paşa kararıyla, Harput’un "bağ evlerinden" doğdu.

Mezra’dan Mamuratülaziz’e

1834 yılından sonra hızla gelişen bu yeni yerleşim, Sultan Abdülaziz döneminde "Mamuratülaziz" (Aziz’in imar ettiği şehir) adını alarak resmen sancak merkezi oldu. Yerel hafızada hâlâ "Elaziz" olarak yaşayan bu isim, bölgenin ne kadar kısa sürede modern bir şehre dönüştüğünün de kanıtı niteliğinde.

Bugün beton yığınları arasında o eski bağları hayal etmek güç. Ancak tarih bize hatırlatıyor ki; Elazığ bir "planlı iniş" şehridir. Harput’un mağrur ve dik duruşu yukarda bir müze gibi kalsa da, şehrin asıl rızkı ve bereketi 190 yıl önce bu aşağı düzlüğe, Mezra’ya inmiştir.