Doç. Dr. Y. Emre Karakaya

Üniversiteler ve Spor Bilimleri Üzerine

Doç. Dr. Y. Emre Karakaya

Geçen hafta ki yazımda da belittiğim gibi üniversitelerde, bilgiden değer üretme ve açık inovasyon çok önemli bir hal almıştır. 

Yeni nesil üniversitelerin konuşulduğu bu dönemde spor bilimleri alanının konumu nedir? sorusunun cevabı büyük bir önem taşımaktadır. 

Yükseköğretim üzerinde araştırma yapan Shanghai Ranking Danışmanlık Şirketi’ne göre dünya üniversitelerinde yer alan spor eğitimi kurumlarından Deakin University (School of Exercise and Nutrition Sciences), spor bilimleri alanında en çok araştırma yapan üniversite olduğu belirtilmektedir. Bu şirket, ilk 10’a giren spor bilimleri kurum/kuruluşlarının ise Avrupa ülkelerinden olduğunu açıklamıştır. 

Avrupa ülkelerinin öncü olmasının nedeninin Bolonya süreciyle alakalı bir sisteme sahip olması ve yeni nesil üniversitelere yönelik araştırma sistemlerini geliştirmiş olmaları şeklinde yorumlamak mümkündür. Diğer ülkelerdeki spor eğitimi kurumlarının olmaması da ayrı bir tartışma konusudur.

Günümüz dünyasında spor sektörünün sürekli kendini yenilemesi ve araştırma-geliştirme faaliyetlerinde bulunması artık bir zorunluluktur. Çünkü değişen dünyada oluşan ihtiyaçlara bağlı olarak spor alanında da işgücü talebi değişmektedir. Spor bilimleri alanında üniversite mezunlarının önemli bir kısmı işsiz, iş bulanların önemli bir kısmı ise çalıştığı iş için maalesef fazla yetkin gözükmemektedir. 

Geçmişte birçok sektörde çalışandan beklenen özellikler çalışkan, zeki ve sadık olmasıyla sınırlıyken, günümüzde ise değişen koşullara uyum sağlayabilmesi, farklı dillerde iletişim becerilerine sahip olması, farklı ülkelerden bireylerle çalışabilir olması gibi beklentiler koşulsuz olarak daha da ön plana çıkmıştır.  

Teknolojinin artık birçok kurumu dönüştürdüğü gibi spor bilimleri alanındaki kurumları da dönüştürmekte ve dönüştürmeye de tüm hızıyla devam etmektedir. Bu alanda çalışan kesim, bireysel gelişimlerini takip etmediği takdirde yerel düzeyde kalacağı aşikardır. 

Spor bilimleri alanındaki kurumların iyi yönetilmesi ve uluslararası alanda öne çıkan spor bilimleri kurumlarıyla rekabet edebilir duruma gelebilmesi için yeniden yapılandırılmaları artık bir zorunluluk haline gelmiştir. Artık dünyada “eğitim”, sadece sınıf ortamında değil, kütüphanede, kafeteryada, sokakta, fabrikada yani her yerde yapılmaktadır. 

Yükseköğretim Kurulu kaynaklarında ülkemizdeki üniversitelerde spor bilimleri alanının nicel değerlerine bakıldığında;

207 üniversiteden 108 tanesi spor bilimleri alanında spor eğitimi hizmeti vermektedir. 

202 profesör, 365 doçent, 612 Dr. Öğr. Üyesi, 564 Öğretim Görevlisi ve 350 Araştırma Görevlisi olarak toplam 2093 akademik personel bu alana katkı sağlamaktadır. 

Her yıl 15000 civarı öğrenci ise bu alanda lisans ve lisansüstü eğitim yapmaya başladığı görülmektedir. Yani mezunları saymadığımız takdirde 60000 öğrenci bu döngünün içerisindedir.

Peki bu tabloda, Üniversitelerde spor bilimleri alanını daha da ileriye taşıma veya bu rekabet ortamında geride kalmaması adına neler yapılabilir? Bazı görüşlerimi şu şekilde sıralayabilirim:

Spor bilimleri alanı, toplumsal ve ekonomik değer katacak yetkin bilimsel araştırmalara ihtiyaç duymakta olup, “Bilim elimizdeki en kıymetli hazinelerdendir” ilkesi bu alanda da kesinlikle göz ardı edilmemelidir.

Spor bilimleri alanında üretilen bilginin yeni ürün ve teknolojiye dönüşümünü sağlayan mekanizmalar etkinleştirilmeye çalışılmalıdır. Bu konuda, üniversitelerdeki araştırma merkezlerine de çok büyük önemli sorumluluklar düşmektedir. 

Bir çok alanda olduğu gibi spor bilimleri alanında da artık spesifik alanlar oluşmaya başlamıştır. Bu spesifik alanlarının oluşması sonucunda, spor bilimleri alanı ileri safhalara gidecektir. 

Avrupa ülkelerinde uygulanan Erasmus + programları bütün paydaşlar için (akademik personel, öğrenciler ve idari personel) önemli bir projedir. Bu tür yeni programların oluşturulması diğer alanlarda olduğu gibi spor bilimleri alanına da büyük bir katkı sunacaktır.  

Öğrencilerin girişimciliğinin artırılması ve uluslararasılaşmasına yönelik yabancı dil yeterlikleri için çalışmalar yapılarak mutlaka hayata geçirilmelidir. 

Mevcut öğretim elemanları ve yeni öğretim elemanı profilini dolduracaklara yönelik bireysel ihtiyaçlar ve örgütsel amaçlar çerçevesinde özel ve planlı bir çaba yapılmalıdır.  

Spor bilimleri alanının vizyon, misyon ve stratejik amaçlarını gerçekleştirebilmesi ve kaliteli çıktı ortaya koyabilmesi için stratejik yönetim anlayışı ekseninde yönetilmeleriyle mümkündür.   

Spor bilimleri alanına yönelik gelecek öngörüm ise spor eğitiminde mekânın önemi ortadan kalkacak, yaşam boyu eğitim hayatın vazgeçilmezi olacak, spor bilimlerinde deneysel yaklaşım daha da önem kazanacak, uzaktan eğitim yoluyla yüksek maliyetlerin düşürülmesi sağlanacak ve yeni spor eğitim yöntemleri sayesinde araştırmaya daha çok vakit ayrılacağı yönündedir. 

Yakın gelecekte, spor bilimleri alanında fark yaratma, farkındalık, tanıtım, girişimcilik programları ve girişimcilik araştırmaları konularında öne çıkan yeni nesil spor bilimleri kurumlarının yaygınlaşması uzak görülmemelidir….

Peki, Türkiye olarak spor bilimleri alanında biz bu değişimin neresindeyiz?

Görüşmek üzere….
 

Yazarın Diğer Yazıları