Doç. Dr. Y. Emre Karakaya

Selim Sırrı (Tarcan) Bey ve Gençlik Yılları (I)

Doç. Dr. Y. Emre Karakaya

Ülkemize önemli hizmetler vermiş insanları unutmamız galiba diğer ülkelere göre bizde daha fazla gibi. Birçok alanda önemli hizmetler veren insanların güzel bir şekilde hatırlanması ve anılması büyük önem taşıyor. Çünkü, bu konuyu aynı zamanda toplumsal bir vefa borcu olarak ta görmek gerekir. 

Selim Sırrı (Tarcan) Bey!

Ülkemizde beden eğitimi ve spor alanında yaşadığı dönemin koşullarına rağmen çok önemli hizmetler sunmuş ve aynı zamanda beden eğitimi ve spor alanında bir devri açmış bir insandır. 

Ulusal eğitim sistemine ilk kez “Beden Eğitimi” kavramını getiren ve bunun bir ders olarak okul programlarına girmesini sağlayan bir kişidir. 

Selim Sırrı Bey, 25 Mart 1874 tarihinde Mora Yarımadası (Yunanistan) Yenişehir Feneri (Larissa)’nde Albay (Miralay) Yusuf Bey ile Zeynep Hanımın oğlu olarak dünyaya gelmiştir. 

Babası Karadağ Muharebelerinde Bileke’de şehit düştüğünde henüz iki yaşındaydı. Beş yaşındayken dayısı Kurmay Subay Rıfat Paşa, iki kız kardeşi ve annesini İstanbul’a yanına getirtmişti. 

Çok geçmeden Rıfat Paşa, o dönemde bir jurnalciliğe kurban giderek Fizan gibi uzak bir diyara tayin ettirilir. Selim Sırrı, annesi ve kardeşleriyle birlikte İstanbul’da kalır.

1882 yılında 412 numarayla Galatasaray Sultanisi’ne (Lisesi) başlar. Lise döneminde İdmancılar Şeyhi Ali Faik (Üstünidman) Bey’den Jimnastik dersleri alır. Bu sporun yanında eskrim, halter, disk atma, boks gibi birçok sporla da zaman içerisinde uğraşmıştır.

Selim Sırrı Bey, Ali Faik Bey hakkında “Beni jimnastiğe heveslendiren hocam Ali Faik Bey hakkındaki sevgi ve saygılarımı buracıkta yazmak ve kendisine karşı şükran borcumun bir kısmını olsun ödemek isterim” ifadelerini kullanmıştır. 

Lisede okuduğu dönemde jimnastik derslerinde cok başarılıydı. Annesi ona, “Ben seni okumaya gönderdim. Böyle cambazlıklarla mı uğraşacaksın?” diyecek kadar memnun değildi ve böylece sitem ederdi.

Selim Sırrı Bey gençlik dönemiyle ilgili kendisini şu şekilde ifade etmektedir: “Sultaniye’ye yazıldığımın dördüncü veya beşinci yılıydı. Bir komşumuz olan Hikmet’le (Hıfzıssıhha Müzesi Müdürü Hikmet Bey) birlikte hususi olarak jimnastik yapmaya karar verdik. Hikmet’in evinin avlusuna bir barfiks kurduk. Bir kaç tane de gülle tedarik ettik ve çalışmaya başladık. Bir kaç arkadaş daha bulduk. Hepimizde on dört, on beş yaşında çocuklardık. İçimizde en büyüğümüz Mülkiye Tıbbiyesi (Tıp Fakültesi) öğrencisi Rıza Tevfik (Bölükbaşı)’di. Onun pazuları bizimkilerden daha sert ve daha kalındı. Ağır gülleleri pek kolaylıkla kaldırıyordu. Biz ise sabit demirde daha maheretliydik. O bizlerin tıp öğrencisi olduğundan hocamız gibiydi. Rıza Tevfik bize güreş öğretiyor, kol ve göğüs adalelerimizin irileşmesi için ne yolda idman edeceğimizi gösteriyordu. Bazı günler büyük yürüyüşler yapıyorduk. Uskudar’dan Kısıklı’ya, oradan da Kayışdağı’na yürüdüğümüz olurdu. Pek yorulduğumuz zaman Rıza Tevfik hepimize birer dilim limon dağıtırdı. ……………  Rıza Tevfik ve Hikmet’in pazuları benim ağzımın suyunu akıtıyordu. O dönemde İhsaniye (Üsküdar)’de oturduğumuz kira evinin bahçesinde ben de bir barfiks kurdum. Bir kazaya uğramamak için de yere yatak şilteleri serdim. Hafta başları mektepten izinli geldiğim günlerde marifetlerimi komşu çocuklarına gösteriyordum”. 

Arkasından 1890 yılında Halıcıoğlu’nda “Mühendishane-i Berr-i Hümayun (Topçu ve İstihkam Mektebi)’da” eğimine başladı, istihkam subayı olarak mezun oldu ve orduya katıldı.

1894 yılında genç bir subay olarak İzmir’de görevine başladı ve burada Merkez Kumandanı Osman Paşa’nın yaveri olarak görev yaptı. Osman Paşa ideal bir komutandı, ancak yabancı dil bilmiyordu. Selim Sırrı Bey kadar da kültürel sermayesi yoktu. Selim Sırrı Bey her şeyden önce, estetik vücuduyla Osman Paşa’nın gözüne girmiş ve aynı zamanda, Fransızcası da mükemmel seviyedeydi. Cünkü zaman zaman yabancı sefaret mensupları ve misafirler geldiğinde onlara tercümanlık yapıyordu. 

İzmir’de görev yaptığı dönemde Selim Sırrı Bey, kültürel sermayesi yüksek olan bir kesimle tanışma imkanı buldu. Arkadaşlarıyla birlikte birçok sosyal ve kültürel konuda çalışmalar yaparak, kısa sürede İzmir’de herkes tarafından tanınan bir kişilik haline geldi. 

Bu dönemde İzmir’de, Abdulhalim Memduh Efendi adında bir zatla tanışır. Bu zat kendisine, sporla ilgili düşüncelerini yazmasını söyler. Selim Sırrı Bey ilk önce bu konuyla pek ilgilenmez. Ancak daha sonra yazma denemelerine başlar. İlk beden eğitimi ve sporla ilgili yazılarını “İzmir Hizmet Gazetesi’nde” yayımlamaya başlar.

Selim Sırrı Bey bu süreçte “İzmir Sanayi Mektebi” ve “İzmir İdadisi (Lisesi)’nde” haftada ikişer saat beden eğitimi öğretmenliği de yaptı. Dönemin meşhur aydınlarından Sarıklı Yusuf Rıza ile birlikte bir özel okulda Jimnastikhane de kurmuşlardır. 

Selim Sırrı Bey, İzmir’de geçirdiği bu hizmet yıllarını şöyle ifade etmektedir: “...İzmir’de geçen dört senemi ömrümün en mesut günleri arasında kaydedebilirim. Bu süre zarfında hizmetlerimden dolayı çok büyük iltifatlar gördüm. İzmir’de geçen gençlik yıllarım bir inkılaba vesile olduğu için kalbim orası için minnettarlıkla doludur. İstanbul’a nispetle, İzmir’de bir hürriyet havası olduğundan, bende okumak hevesi uyandırdı. Birçok hukemayı, garbın eserlerini orada okudum. Okudukça düşüncelerim, muhakemelerim değişti. Edebiyata, içtima’iyyata, musikiye ait eserlere daha fazla alaka duyuyordum." 

1898 yılında Selim Sırrı Bey bir genç olarak yüzbaşılığa terfi ederek “Karadeniz Boğazı Torpido Müfrezesi” emrine atanmıştı. 

1899 yılında Tophane Askeri Sanat Okulu’nda Fransızca Öğretmeni oldu ve aynı yıl Mühendishane-i Berri Hümayun Okulu’na Eskrim Öğretmeni olarak atandı. 
Bir yıl sonra ise Selim Sırrı Bey, İzmir’de görevini tamamlayarak İstanbul’a tayin edildi ve Anadolu Kavağı’ndaki İstihkam Birliği’nde görevine başladı. 

“Önümüzdeki hafta Selim Sırrı (Tarcan) Bey ile devam edeceğiz”.

Görüşmek dileğiyle….

Yazarın Diğer Yazıları